İspanyolca içindeki llevar ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki llevar kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte llevar'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki llevar kelimesi götürmek, dışarı sürmek, üzerinde taşımak, şekil vermek, şekillendirmek, itmek, harekete geçirmek, taşımak, toparlamak, toplamak, taşımak, yanında getirmek, beraberinde getirmek, üzerinde bulundurmak, eve götürmek, götürmek, giymek, tutmak, yaşam sürmek, koşturmak, iletmek, götürmek, alıp götürmek, götürmek, ileri götürmek, nakletmek, ulaştırmak, yer göstermek, taşımak, yönlendirmek, taşımak, taşımak, adını taşımak, ismini taşımak, getirmek, yönlendirmek, idare etmek, taşımak, getirmek, bavula koymak, valize koymak, bir yerden bir yere taşımak/götürmek/nakliye etmek, (birşeyi) yasalara/kurallara aykırı olarak çıkarmak, teşvik etmek, taşımak, götürmek, (zaman) almak, sürmek, yaşam sürmek, ömür sürmek, ömür geçirmek, hayat yaşamak, hayat sürdürmek, başarıya götürmek, sonraki basamağa geçirmek, yol göstermek, göstermek, takmak, takmak, götürmek, neden olmak, sebep olmak, neden olmak, sebep olmak, kışkırtmak, sevk etmek, aceleyle, acele ile, (birini) yatırmak, aşırı yemek, satmak, yapmak, gerçekleştirmek, icra etmek, güvenliğini sağlamak, gerçekleştirmek, paket, sırtında gezdirmek, defterleri dengelemek/kapatmak, inandırmak, ya batmak ya çıkmak, mahkeme karşısına çıkarmak, sözü geçmek, toplantı düzenlemek, adını/ismini birinden almak, tamamlamak, uzun sürmek, akışına bırakmak, çok zaman almak, çok vakit almak, ileride olmak, gerçekleştirmek, ismini taşımak, adını taşımak, sonuçlandırmak, neticelendirmek, izlemek, takip etmek, kuru temizleme yapmak, yol göstermek, ile sonuçlanmak, hapse atmak, hapse tıkmak, meydana getirmek, yanında sürüklemek, başarıyla yapmak, getirmek, yanında getirmek, yanında taşımak, başka yere yönlendirmek, kenara çekmek, yapmak, arabayla gezdirmek, gaza gelmek, albüm yapmak, kaptanlık etmek, gerçekleşmek, götürmek, yerine getirmek, icra etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
llevar kelimesinin anlamı
götürmek(araba, vb. ile) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Llegaré tarde al concierto a menos que tú puedas llevarme. |
dışarı sürmekverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Llevó al corredor a la base con un tiro. |
üzerinde taşımak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Todos los estudiantes llevan mochilas. |
şekil vermek, şekillendirmek(saç, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me gusta como llevas el pelo. |
itmek, harekete geçirmekverbo transitivo (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Gastar dirige la economía. |
taşımak(bir şeyi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Podrías llevar esta mesa de la cocina al comedor? |
toparlamak, toplamakverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Después de la cena, Fiona empezó a llevarse los platos. |
taşımak(matemática) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Lleva el 4 y ponlo arriba de la siguiente columna. |
yanında getirmek, beraberinde getirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Quieres que lleve una botella de vino? Bir şişe şarap getirmemi ister misin? |
üzerinde bulundurmakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
eve götürmekverbo transitivo (comida) (yemek) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Todo lo del menú también está disponible para llevar. |
götürmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) June llevó las botellas rotas al punto de reciclaje. |
giymekverbo transitivo (giysi) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Llevaba una camiseta con el letrero "Estoy con un estúpido". |
tutmak(hesap, kayıt) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ella lleva registro de todos los gastos. Yaptığı tüm harcamaların hesabını tutar. |
yaşam sürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi abuelo llevó una vida dura. |
koşturmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Ya es hora de llevar el ganado a su nueva pastura. |
iletmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¿Podrías llevar esta carta al correo? |
götürmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La banda transportadora lleva la pieza a la próxima estación. |
alıp götürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Sí, por favor llévese la basura. |
götürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Lleva los ordenadores viejos al almacén. |
ileri götürmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No queremos llevar esto demasiado lejos. |
nakletmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La línea de ensamble lleva las partes a la siguiente estación. |
ulaştırmakverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Llevemos esta idea hasta sus conclusiones lógicas. |
yer göstermek(birisine) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El ayudante llevó al visitante a la oficina del jefe. |
taşımak(silah, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) ¡Ten cuidado¡ ¡Lleva un arma! |
yönlendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Patrick pronto llevó la conversación a su tema favorito. |
taşımak(uçak) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El avión a reacción llevó el transbordador a la plataforma de lanzamiento. |
taşımak
(geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) La corriente llevó el barco a altamar. |
adını taşımak, ismini taşımakverbo transitivo (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Él lleva el nombre de su padre. |
getirmek(taşımak anlamında) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Lleva esta silla a la otra habitación. ⓘEsta oración no es una traducción de la original. O sandalyeyi buraya getirir misin? |
yönlendirmekverbo transitivo (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Llévalos (or: condúcelos) a un acuerdo con argumentos lógicos. |
idare etmek(dans) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No conozco este baile. Vas a tener que llevarme (or: guiarme). |
taşımak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Johnny cargó las bolsas de su anciano vecino escaleras arriba. |
getirmek(bir şeyi / birisini bir yere) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Traeré el auto a tu casa si me llevas a mi casa después. |
bavula koymak, valize koymak(AmL) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No te olvides de empacar tu cepillo de dientes y tus pijamas. |
bir yerden bir yere taşımak/götürmek/nakliye etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los camiones transportaron la mercancía de la fábrica a los puntos de venta por todo el país. |
(birşeyi) yasalara/kurallara aykırı olarak çıkarmak(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) A Dan le gustó el vaso de cerveza, así que se lo metió debajo de la chaqueta. |
teşvik etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El interés de Jennifer en los animales la condujo a convertirse en veterinaria. |
taşımak, götürmek(por aire) (birisini uçakla, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El helicóptero transportó al alpinista herido al hospital. |
(zaman) almak, sürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) ¿Cuánto tiempo tomó? // Me tomó todo el día terminar esa tarea. Bu iş ne kadar zaman aldı? |
yaşam sürmek, ömür sürmek, ömür geçirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Muchos monjes viven una vida espartana. |
hayat yaşamak, hayat sürdürmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Vive una vida moral tal como la predica. |
başarıya götürmek(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El gran jugador condujo al equipo a la victoria. |
sonraki basamağa geçirmek(sayıyı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No te olvides de llevarte el dos. |
yol göstermek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Amy guió la compañía durante un primer año difícil. |
göstermek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La cara del guerrero mostraba profundas cicatrices. |
takmak(kravat, şapka, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Todos usan jeans en estos días. |
takmak(kol saati, takı, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Los esposos llevan puestos anillos. İkisi de alyanslarını takmışlar. |
götürmek(arabayla) (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) ¿Me puedes llevar a la estación? |
neden olmak, sebep olmak(figurado) (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La adicción lo empujó a una vida de crimen y miseria. |
neden olmak, sebep olmak(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Las ganas de hacer que sus padres se sientan orgullosos es lo que la lleva a tener éxito. |
kışkırtmak(figurado) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Sus hijos siempre la llevan al borde de la locura. |
sevk etmek(mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Llevó la conversación a un tema en particular. |
aceleyle, acele ile
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Se estaba haciendo de noche y estaba apurado por irme a casa. |
(birini) yatırmak(literal) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Siempre le leo un cuento a mi hija cuando la acuesto (OR: llevo a dormir). |
aşırı yemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No puedo ir a un bufé porque me voy a atiborrar. |
satmak(oficio, profesión) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
yapmak, gerçekleştirmek, icra etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El gimnasta ejecutó un doble salto mortal. |
güvenliğini sağlamak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El ejército tenía la orden de pacificar la zona circundante. |
gerçekleştirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El gobierno efectuó cambios a través de su política de impuestos. |
paket(yemek) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mi restaurante preferido chino tiene comida para llevar muy rápida. |
sırtında gezdirmek(coloquial) (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Me duelen los tobillos. Por favor llévame a caballito. |
defterleri dengelemek/kapatmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Es tarea del contador llevar los libros. |
inandırmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El asesor financiero me hizo creer que mis inversiones eran seguras. |
ya batmak ya çıkmak
Las reseñas de ese crítico pueden llevar un restaurante nuevo al éxito o al fracaso. |
mahkeme karşısına çıkarmaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lo llevaron a juicio acusado de asesinato pero no había pruebas suficientes para declararlo culpable. |
sözü geçmek(coloquial, figurado) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El pastor puede creer que tiene la sartén por el mango, pero el hombre que toca el órgano es quien verdaderamente dirige la misa. |
toplantı düzenlemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El consejo va a celebrar una reunión para debatir sobre el mantenimiento de las carreteras. |
adını/ismini birinden almak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me pusieron el nombre de la mejor amiga de mi madre. |
tamamlamaklocución verbal (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Tiene buenas intenciones, pero nunca las lleva a cabo. |
uzun sürmeklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Ok, te ayudo, ¿crees que llevará mucho tiempo? |
akışına bırakmak(mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No tengo nada planeado, me dejaré llevar según surjan las cosas. |
çok zaman almak, çok vakit almaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Me va a llevar un rato acabar este trabajo. |
ileride olmaklocución verbal (mecazlı) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lleva la delantera en materia de industria textil. |
gerçekleştirmek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El municipio seguirá adelante con su proyecto de agrandar la calle. |
ismini taşımak, adını taşımaklocución verbal (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Muchas especies de mariposas llevan el nombre del que las describió primero. |
sonuçlandırmak, neticelendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) La conferencia fue llevada a su término pasada la tarde. |
izlemek, takip etmek(eventos, información) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi hija me escribe por correo electrónico todos los días para que yo pueda mantenerme al tanto de lo que hace. |
kuru temizleme yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No voy a comprar ropa que haya que limpiar en seco. |
yol göstermek(birisine bir konuda) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
ile sonuçlanmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Suspender el examen resultará en una nota final baja. |
hapse atmak, hapse tıkmaklocución verbal (ES, coloquial) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Lo llevaron al talego y lo pusieron en una celda que era apenas lo suficientemente grande como para moverse. |
meydana getirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Con esfuerzo lograron llevar adelante el proyecto soñado. |
yanında sürüklemeklocución verbal (birisini) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Si traes a tu hijo a la iglesia a rastras, no hay duda de que lo resentirá. |
başarıyla yapmak
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) No pensamos que lo podría llevar a cabo, pero el éxito de su negocio demostró que estábamos equivocados. |
getirmek, yanında getirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Traje a la niña conmigo, la niñera se enfermó. |
yanında taşımak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) No se desprende jamás del osito, lo lleva a todos lados (or: lo lleva siempre). |
başka yere yönlendirmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) |
kenara çekmek(birisini) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mi padre me llevó aparte y me dijo que no lo volviera a hacer. |
yapmak
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) El ejército a veces hace rescates de montaña en esta zona. |
arabayla gezdirmeklocución verbal (vehículo) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Al atardecer la llevó a dar un paseo por la orilla del mar. |
gaza gelmek(gündelik dil) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Mark se dejó llevar por la emoción y casi se desmaya. |
albüm yapmaklocución verbal (geçişsiz fiil: Fiil bir nesne olmadan gerçekleşiyor ve sadece öznenin üstünde kalıyorsa bu geçişsiz fiildir (örnek: "çocuk konuşuyor").) Algunas de las señoras de vecindario llevan un álbum de recortes durante los fines de semana. |
kaptanlık etmek(en un trainera) (kürek takımına) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) |
gerçekleşmeklocución verbal (planlandığı gibi) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) La reunión se llevará a cabo. |
götürmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Él llevó el radio a casa de su amigo. Tüm eşyalarını babasının evine taşıdı. |
yerine getirmek, icra etmek
(geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) Si no puedes desarrollar las actividades que son requeridas, encuentra a alguien que pueda hacerlo. |
İspanyolca öğrenelim
Artık llevar'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
llevar ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.