İspanyolca içindeki qué ne anlama geliyor?

İspanyolca'deki qué kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte qué'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

İspanyolca içindeki qué kelimesi -den daha, -dan daha, ne, hangi, kıyasla daha, -dığı, -diği, -diği, -dığı, -tiği, -tığı, nasıl da, ne kadar (da), ne, ne dedin, -an, -en, ne diyorsun(uz), -dığı, -diği, ki, -dığı, -diği, ne için, ne diye, nereniz, ne, ne, ne, hangisi, hangi, nasıl, ne, ne, -an, -en, ne, nasıl, ne şekilde, nasıl, ne gibi, nasıl, olanı, ki o, şeyi, hangisini, değil mi?, zıplayan, hoplayan, sıçrayan, parlak, göz kamaştıran, korkutucu, korkunç, dehşet verici, ürkütücü, gelmekte olan, gelen, cevap/yanıt/karşılık veren, modayı izleyen, madaya uyan, modaya meraklı, zor/hassas (durum, vb.), belirsiz, kontrast (renkler), bağımlılık yapan, bağımlılık yaratan, görebilen, gören, küçülen, (ihtiyaç, duygu, vb.) şiddetli, dikkati dağıtan, yöneten, idare eden, göze çarpmayan, farkedilmeyen, yatıştıran, hafifleten, taşan, bölücü, (kendi çıkarları için) sömürücü, kullanıcı, elde edilebilir, kafası dağınık, zihni dağınık, sersem, dalgın, korkunç, ürkütücü, çok üzücü, kararsız, yılmayan, izlenebilir, seyredilebilir, gıcırdayan, küf kokulu, küflü, gülen, kıkır kıkır gülen, çok üzücü, kibir kırıcı, engelleyici, yağmalayan, engelleyici, engelleyen, geri verilebilir, sersem, dava edilebilir, sarkık, kaçırılmaması gereken, buruşan, keskin gözlü, kapanın elinde kalan, kır saçlı, renk uyumlu, zuhur eden, iyi giyimli, nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun, oldukça fazla, büyük ölçüde, nasıl, kaydedilen, rağmen, kalmak, arta kalmak, eyvah, nefis, leziz, enfes, ne dedin, hodri meydan, kes sesini, efendim, daha da beter, sıkıntı, zahmet, kolay pes eden kimse, yiyen kimse, kısa ve tekrar eden nota grubu, riff, otostopçu anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

qué kelimesinin anlamı

-den daha, -dan daha

conjunción (kıyas)

(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").)
Ella es más inteligente que él.
Ondan daha zekidir.

ne

pronombre (interrogativo)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Qué quieres comer?
Ne yemek istiyorsun?

hangi

(interrogativo)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
¿Qué marca es tu coche?

kıyasla daha

conjunción

Mi coche nuevo es mucho más rápido que el viejo.

-dığı, -diği

conjunción

La comida que comí anoche me dio dolor de panza.
Dün gece yediğim yemek karnımı ağrıttı.

-diği, -dığı, -tiği, -tığı

El mono, que el guarda del zoológico había elegido de la tribu, era muy amigable.
Hayvanat bahçesi bakıcısının grup içinden seçtiği maymun çok sokulgandı.

nasıl da, ne kadar (da)

pronombre (exclamación)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
¡Qué amable de tu parte!
Ne kadar iyisin!

ne, ne dedin

interjección

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¿Qué? No puedo oírte.
Efendim? Ne demiştiniz?

-an, -en

La comida que sobre la van a tirar.

ne diyorsun(uz)

interjección (şaşkınlık belirtir)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¡Qué! ¿En verdad no lo hiciste?
Hadi ya! Ona aşkını itiraf ettin demek! Aferin sana.

-dığı, -diği

pronombre

Por la dirección que él llevaba, yo diría que se dirigía al pueblo.
ⓘEsta oración no es una traducción de la original. Geldiğim yerde bunların hiçbiri yoktu.

ki

conjunción

(bağlaç: Kendi başına bir anlam taşımayan, cümlede eş görevli sözleri ve cümleleri birbirine bağlayan sözcüktür (örnek: "kitabı aldı, fakat geri vermedi").)
Tenía tanta hambre que podía oír cómo rugía su estómago.

-dığı, -diği

conjunción

Él dijo que no quería ir.
Gitmek istemediğini söyledi.

ne için, ne diye

pronombre

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
¿Qué te importa?

nereniz

pronombre (sağlık)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Qué te duele? ¿Es el riñón?
Nereniz ağrıyor? Böbreğiniz mi?

ne

pronombre (kimlik)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Qué es eso?

ne

(meslek, iş)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Qué haces para ganarte la vida en el invierno?

ne

pronombre (önem)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Qué importa?

hangisi

adjetivo

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
Qué Seguro Médico te conviene elegir depende de lo que estés decidida a pagar.

hangi

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
¿Cuál color te gusta más? ¿El azul o el rojo?
En çok hangi rengi seviyorsun? Maviyi mi, kırmızıyı mı?

nasıl

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
¿Cuán fuerte te gusta el café?
Kaç yaşındasın?

ne

(soru)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
¿Cuál es tu nombre?

ne

pronombre

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)

-an, -en

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
La persona que lo rompió no está aquí.
Pencereyi kıranlar burada değil.

ne

pronombre

Todavía no has explicado qué demonios haces aquí.

nasıl, ne şekilde

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
¿Viste cómo me miraba?
Bana nasıl (or: ne şekilde) baktığını gördün mü?

nasıl

(ne durumda)

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
¿Cómo estás?
Nasılsın?

ne gibi, nasıl

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
No sé cómo entender sus comentarios.

olanı

locución pronominal (olan şey anlamında)

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
Lo que me sorprende es que el perro encontró su camino a casa.
Şaşıtıcı olanı, köpeğin evin yolunu bulabilmesiydi.

ki o

locución pronominal

Hace frío en la casa, lo que se solucionará cuando encienda la estufa.

şeyi

locución pronominal

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
Él hizo lo que le dije que hiciera.

hangisini

(zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").)
Elige el que mas te guste.

değil mi?

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
Este libro es tuyo, ¿no?

zıplayan, hoplayan, sıçrayan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La pelota rebotadora de caucho golpeó a Sam en el brazo.

parlak, göz kamaştıran

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Daisy se llevó la mano a la frente para protegerse los ojos de la luz cegadora.

korkutucu, korkunç, dehşet verici, ürkütücü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La anciana le contó a los niños una aterradora historia sobre la guerra.

gelmekte olan, gelen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El tren entrante traía mercancías del este.

cevap/yanıt/karşılık veren

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Este coche es muy sensible, salta hacia adelante ante el más mínimo roce del acelerador.

modayı izleyen, madaya uyan, modaya meraklı

(persona) (kişi)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Steve es muy moderno; siempre viste a la última moda.

zor/hassas (durum, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Hacer masa madre es complicado al principio, pero fácil una vez que le agarras la mano.

belirsiz

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
En general el ensayo es bueno, pero esta sección es confusa, ¿podrías reescribirla para que el significado sea más evidente?

kontrast (renkler)

(a otro)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Esto se vería bien con una bufanda en un color contrastado.

bağımlılık yapan, bağımlılık yaratan

(uyuşturucu, ilaç, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La metanfetamina es altamente adictiva.

görebilen, gören

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Los estudiantes no videntes trabajan a la par de los estudiantes videntes en algunas clases.

küçülen

(boyut)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La ciudad encogiéndose era visible a través del espejo retrovisor.

(ihtiyaç, duygu, vb.) şiddetli

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Su pasión incontenible es la alfarería y la cerámica.

dikkati dağıtan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El sonido de alguien haciendo ruido con el bolígrafo sobre el escritorio era molesto.

yöneten, idare eden

(en el poder)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El partido gobernante está en contra de esa política.

göze çarpmayan, farkedilmeyen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Por suerte, la mancha en el mantel pasaba inadvertida.

yatıştıran, hafifleten

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

taşan

(líquido)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Tuve que limpiar el lío de la cafetera rebosante.

bölücü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La guerra inminente era un tema divisorio en la familia.

(kendi çıkarları için) sömürücü, kullanıcı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Los grupos minoritarios encontraron la película explotadora y ofensiva.

elde edilebilir

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Las buenas notas son alcanzables para los estudiantes que trabajan duro.

kafası dağınık, zihni dağınık, sersem, dalgın

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Jocelyn es una persona rigurosa y no le gusta tratar con despistados.

korkunç, ürkütücü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

çok üzücü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Es desgarrador ver cómo algunos padres descuidan a sus hijos.

kararsız

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Le pedí un aumento a mi jefe, pero me dio una respuesta evasiva.

yılmayan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

izlenebilir, seyredilebilir

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

gıcırdayan

(tahta, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

küf kokulu

(aire) (hava, vb.)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Ellie giró su nariz ante el aire viciado del ático.

küflü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El ático tenía un olor rancio.

gülen, kıkır kıkır gülen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Las niñas estaban muy platicadoras y risueñas después de la fiesta.

çok üzücü

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
La escena final de la película fue desgarradora, y muchas personas de la audiencia lloraron.

kibir kırıcı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Trabajar con los más necesitados es una experiencia aleccionadora.

engelleyici

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

yağmalayan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Las banda saqueadoras de criminales saquearon el pueblo.

engelleyici, engelleyen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

geri verilebilir

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Las compras sólo son descambiables durante 30 días.

sersem

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El profesor es muy inteligente pero despistado, siempre olvida dónde ha dejado las llaves o la billetera.

dava edilebilir

(hukuk)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

sarkık

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

kaçırılmaması gereken

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

buruşan

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)

keskin gözlü

(mecazlı)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El anciano Sr. Williams es muy observador, no se le pasa una.

kapanın elinde kalan

Ya no quiero esta bolsa de papas fritas: está disponible si alguien la quiere.

kır saçlı

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
¡Ese hombre canoso luce tan distinguido!

renk uyumlu

(color)

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El vestuario de cada bailarín es de un estilo diferente, pero con colores combinados.

zuhur eden

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
El sol naciente emite una luz pálida sobre los campos.

iyi giyimli

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Arturo es un hombre elegante.

nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Puedes hacerlo como quieras. ¡Sólo hazlo!

oldukça fazla, büyük ölçüde

Si visitas el sur, comerás frituras principalmente.

nasıl

(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").)
Lo haría, pero no sé cómo.

kaydedilen

(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.)
Este ha sido el verano más caluroso que se ha registrado.

rağmen

(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").)
Decidí caminar hasta la biblioteca aunque estaba lloviendo.

kalmak, arta kalmak

(formal)

(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.)
Después de la fiesta, sólo había una botella de vino sobrante.

eyvah

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¡Ay! Ya no quedaba esperanza.

nefis, leziz, enfes

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¡Mmm! ¡Este helado está delicioso!

ne dedin

interjección

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¿Qué? No escuché lo que dijiste.

hodri meydan

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
Mañana empiezan mis vacaciones: ¡hurra!

kes sesini

(tú) (kaba)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)

efendim

interjección (coloquial) (resmi dil)

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)
¿Qué? ¿Qué has dicho?

daha da beter

(ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.)

sıkıntı, zahmet

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Las carreteras cortadas fueron un gran inconveniente.

kolay pes eden kimse

(aşağılayıcı)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Se quedó en el equipo para que los otros no le dijeran derrotista.

yiyen kimse

(persona que come, especialmente en un restaurante)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Cuando se trata de vegetales, Harry siempre ha sido un buen comensal.

kısa ve tekrar eden nota grubu, riff

(müzik)

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
El riff de la canción era pegadizo y todos los adolescentes podían cantarlo.

otostopçu

(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.)
Sebastian se compadece de los autoestopistas, pero siente que es peligroso pararse a recogerlos.

İspanyolca öğrenelim

Artık qué'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.

İspanyolca hakkında bilginiz var mı

İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.