İspanyolca içindeki la ne anlama geliyor?
İspanyolca'deki la kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte la'ün İspanyolca'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İspanyolca içindeki la kelimesi onu, la notası, la anahtarı, onun, -, -, -, seni, -, -, -, -, -, yeterli, en iyi, onu, -yı, -yi, la, onun, benim, onların, bizim, -miz, BT, onun, ebe, modayı izleyen, madaya uyan, modaya meraklı, örgütsel, organizasyonel, teşkilâta ait, göze çarpmayan, farkedilmeyen, şık, zarif, kafası dağınık, zihni dağınık, sersem, dalgın, şık/havalı, korkunç, ürkütücü, yaşlı, ihtiyar, şapkasız, evrim, evrimsel, deneyimsel, mitolojik, sersem, kıyıdaki, sinirden kudurmuş, sinirden çılgına dönmüş, zıvanadan çıkmış, sözünü etmeye değmemek, bıkkın, kendini beğenmiş, tutucu, nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun, kesinlikle, kesin olarak, tamamen, bütünüyle, aynı anda, eşzamanlı olarak, aleni olarak, alenen, kusursuz bir şekilde, kusursuzca, şık bir şekilde, şık, tereddüt ederek, istatistiklere göre, şimdi, yoğun konsantrasyon, oyuna konsantre olma, kahretsin, insan, Çin, Çin Halk Cumhuriyeti, internet, yayıncılık endüstrisi, (fırında pişmiş) güveç, adi/rezil/aşağılık kimse, baş kahraman, ölümden sonraki hayat, ahiret, öbür dünya, tuzağa düşürme, gözetleme deliği, göz deliği, gerçeklerden kaçma, gerçeklerden kaçış, kapı basamağı, (birisini) karşılayan kimse, karşılayıcı, tabanca kılıfı, yıkıcı/önüne geçilemeyen şey, akşam karanlığı, yol kenarı, gönder, gurme, kale direği, platform sahne, tutucu kişi, cılız, risotto, İtalyan pilavı, sosyalleşme, dev yaratık, akgünlük, sevgilisiyle kaçma, kule muhafızı, temizlikçi kadın, temizlikçi, ağzı laf yapma, çok büyük hazine, fırında pişirilmiş et, rosto, (birisinin, ailenin, milletin, vb.) medarı iftiharı, bilişim teknolojisi, çarkıfelek meyvesi, dönme dolap, ışık düğmesi, dönme dolap, Çarşamba, şehir merkezi, stopaj vergisi, AHÖKM, dışında, haricinde, hariç anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
la kelimesinin anlamı
onupronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) ¿La has visto hoy? Bugün onu gördün mü? |
la notasınombre femenino (nota musical) (müzik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La canción comienza en la. Şarkı la notasıyla başlıyor. |
la anahtarınombre femenino (clave musical) (müzik) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Esta noche están tocando el concierto para piano en la menor de Grieg. Bu akşam Grieg'in la minör piyano konçertosu çalınacak. |
onun(antes de sustantivo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Este es su libro, no el mío. Bu onun kitabı, benim değil. |
-(masculino singular) El niño fue a dar un paseo. |
-(masculino singular) New: El Vaticano es el país más pequeño del mundo. |
-(masculino singular) El sol es muy brillante. |
seni(tuteo, voseo) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Te quiero. Seni seviyorum. |
-(masculino singular) El reportero le hizo una pregunta al presidente. |
-(masculino singular) Ese fue el examen más fácil. |
-(masculino singular) ¿Tiene futuro en la sociedad el periódico? |
-(masculino singular) El Tajo de Ronda es conocido por su belleza. |
-(masculino singular) Este pantalón va por debajo de el ombligo. |
yeterli(masculino singular) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Cuando tenga el dinero te compraré un diamante. |
en iyi(enfático, masculino singular) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Angelina es el lugar si quieres tomarte un chocolate en París. |
onupronombre (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Lo trajo a la fiesta. |
-yı, -yi
Me gusta los desafíos. Me gustan las aventuras. Mücadeleyi severim. |
lanombre femenino (nota) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
onun(antes de sustantivo) (zamir: İsmin yerini geçici olarak tutabilen, isim gibi kullanılabilen, isim soylu sözcüktür (örnek: "kitabı gördün mü? > bunu gördün mü?").) Me gusta su sombrero nuevo. |
benim(antes del sustantivo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Has visto mis llaves? |
onların(antes de sustantivo) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Es su perro. Bu onların köpeği. |
bizim, -miz
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) A nuestro trabajo le falta mucho. İşimiz bitti sayılır. |
BT(bilişim teknolojisi, kıs.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No había lecciones de informática en la escuela cuando yo era chico. |
onun
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¿Ese libro es suyo o mío? |
ebe(juegos de niños) (oyunda) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¡Tú paras! |
modayı izleyen, madaya uyan, modaya meraklı(persona) (kişi) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Steve es muy moderno; siempre viste a la última moda. |
örgütsel, organizasyonel, teşkilâta ait
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) La cultura organizativa en mi compañía es muy amigable. |
göze çarpmayan, farkedilmeyen
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Por suerte, la mancha en el mantel pasaba inadvertida. |
şık, zarif(argo, modası geçmiş) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) ¡La chaqueta nueva de Kendra es elegante! |
kafası dağınık, zihni dağınık, sersem, dalgın
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Jocelyn es una persona rigurosa y no le gusta tratar con despistados. |
şık/havalı(vulgar) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
korkunç, ürkütücü
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
yaşlı, ihtiyar
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Como enfermera, Molly se especializa en cuidados geriátricos. |
şapkasız
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
evrim, evrimsel(evrim teorisiyle ilgili) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Aun hoy en día la teoría evolutiva es ignorada por algunas personas. |
deneyimsel
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Los solicitantes tienen que cumplir con algunos requerimientos experenciales. |
mitolojik
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El antropólogo estudió las creencias mitológicas del África subsahariana. |
sersem
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) El profesor es muy inteligente pero despistado, siempre olvida dónde ha dejado las llaves o la billetera. |
kıyıdaki
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
sinirden kudurmuş, sinirden çılgına dönmüş, zıvanadan çıkmış(gündelik dil) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Su estupidez me puso enojadísimo. Estaba enojadísima cuando me robaron el anillo. |
sözünü etmeye değmemek
(fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) El leve inconveniente de haber tenido que esperar es insignificante. |
bıkkın(persona) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Parecés harto. ¿Qué pasó? |
kendini beğenmiş(ES, coloquial) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Ella era una verdadera pija, se creía mejor que los demás. |
tutucu
(sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
nasıl olursa, ne şekilde olursa olsun
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Puedes hacerlo como quieras. ¡Sólo hazlo! |
kesinlikle, kesin olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) El alumno siguió las instrucciones del profesor exactamente y constestó correctamente todas las preguntas. |
tamamen, bütünüyle
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) La caza está completamente prohibida en este bosque. |
aynı anda, eşzamanlı olarak
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) No puedo hablar por teléfono y cocinar simultáneamente. |
aleni olarak, alenen
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Vivieron abiertamente como una pareja gay durante años. |
kusursuz bir şekilde, kusursuzca
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Julian realizó el truco de magia perfectamente. |
şık bir şekilde, şık
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Los jóvenes profesionales estaban vestidos elegantemente con trajes negros. |
tereddüt ederek
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Aunque no hablaba inglés de manera fluida, la mujer lo hablaba titubeando. |
istatistiklere göre
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) |
şimdi
(zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) Este modelo de automóvil no se consigue ahora. |
yoğun konsantrasyon, oyuna konsantre olma(spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kahretsin(vulgar) (argo) (ünlem: Üzüntü, sevinç, korku, kızgınlık, şaşkınlık gibi duyguları belirtir veya bir kimseyi çağırmak için kullanılır.) Mierda, no puedo creer que hayas dicho eso. |
insan
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los humanos han habitado la tierra durante miles de años. İnsanlar binlerce yıldır yeryüzündeki varlıklarını sürdürüyorlar. |
Çin, Çin Halk Cumhuriyeti
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Nació en China pero se crió en los Estados Unidos. Çin'de doğan küçük kız, ABD'de büyüdü. |
internet
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La internet ahora conecta computadoras en todos los países del mundo. |
yayıncılık endüstrisi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La cantidad de empleos en la radiodifusión ha estado disminuyendo año tras año. |
(fırında pişmiş) güveç(yemek) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Estoy cocinando una cazuela de cordero con puerros y morrones rojos para la cena. |
adi/rezil/aşağılık kimse(vulgar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¡Ese cabrón me robó las llaves del auto! |
baş kahraman(hikâye, roman) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El protagonista es un profesor universitario desempleado. |
ölümden sonraki hayat, ahiret, öbür dünya
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tuzağa düşürme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El acusado protestó diciendo que él era una víctima de inducción. |
gözetleme deliği, göz deliği
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) David espiaba a su hermana a través de una mirilla en la pared. |
gerçeklerden kaçma, gerçeklerden kaçış
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) La vida real estresa tanto a Amanda que ella busca una forma de escapismo. |
kapı basamağı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Roxana se tropezó con el umbral cuando entraba al edificio. |
(birisini) karşılayan kimse, karşılayıcı(da la bienvenida) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El saludador nos entregó una canasta cuando entramos a la tienda. |
tabanca kılıfı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El bandido sacó un arma de su pistolera y la apuntó al alguacil. |
yıkıcı/önüne geçilemeyen şey
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
akşam karanlığı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Encontrémonos en el río al anochecer. |
yol kenarı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Randy bajó la velocidad cuando vio una patrulla en la cuneta. |
gönder
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Las chicas scout izaron la bandera en el mástil. |
gurme(voz inglesa moderna) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) David es un foodie al que le gusta explorar los restaurantes locales. |
kale direği(deportes) (futbol) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El jugador de fútbol americano bailó debajo del poste. |
platform sahne
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tutucu kişi(persona) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mis padres son unos carrozas; no tienen ni idea de lo que mola. |
cılız(peyorativo) (argo) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¡Oye, pelagatos! ¡Quítate de mi camino! |
risotto, İtalyan pilavı(voz italiana) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Hoy Mark va a cocinar risotto. |
sosyalleşme
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Los consejeros ayudan a los presos con la socialización. |
dev yaratık
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Este dinosaurio fue un mastodonte que empequeñecía a las otras criaturas. |
akgünlük(kokulu reçine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
sevgilisiyle kaçma(evlenmek niyetiyle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
kule muhafızı(voz inglesa) (İngiltere) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
temizlikçi kadın, temizlikçi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) ¿Cuánto le pagas por mes a la limpiadora? |
ağzı laf yapma(informal) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Tim tiene labia: puede convencer a quien quiera de lo que él quiera. |
çok büyük hazine
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Harry pagó una fortuna por ese traje. |
fırında pişirilmiş et, rosto
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Emma preparó un estofado para el almuerzo del domingo. |
(birisinin, ailenin, milletin, vb.) medarı iftiharı
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Ella es el tesoro de sus padres. |
bilişim teknolojisi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El programador trabaja en informática. |
çarkıfelek meyvesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No todas las variedades de maracuyá se pueden comer. |
dönme dolap
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) El Ojo de Londres es una de las norias más altas del mundo. |
ışık düğmesi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Entré en la habitación oscura y busqué el interruptor de la luz. |
dönme dolap(lunapark) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
Çarşamba
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Cuando pase el miércoles, solo nos queda el jueves y el viernes ¡y ya será fin de semana! |
şehir merkezi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) No quiero conducir por el centro en hora pico. |
stopaj vergisi
(isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
AHÖKM(sigla en inglés) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
dışında, haricinde, hariç
(edat: Farklı tür ve görevdeki sözcükler ve kavramlar arasında anlam ilişkisi kurmaya yarayan yardımcı sözcüktür (örnek: "İstanbul'a kadar sadece seni görmeye geldim").) Exceptuando a Keith, todos los hermanos fueron a la playa. |
İspanyolca öğrenelim
Artık la'ün İspanyolca içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İspanyolca içinde arayabilirsiniz.
la ile ilgili kelimeler
İspanyolca sözcükleri güncellendi
İspanyolca hakkında bilginiz var mı
İspanyolca (español), Castilla olarak da bilinir, Roman dillerinin İber-Romantik grubunun bir dilidir ve bazı kaynaklara göre dünyanın en yaygın 4. dilidir, diğerleri ise onu listeler. en yaygın 2. veya 3. dil olarak. Yaklaşık 352 milyon kişinin ana dilidir ve konuşmacılarını dil olarak eklerken 417 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. alt (1999'da tahmin edilmektedir) İspanyolca ve Portekizce çok benzer gramer ve kelime hazinesi; bu iki dilin benzer kelime dağarcığının sayısı %89'a kadar çıkmaktadır.İspanyolca dünya çapında 20 ülkenin ana dilidir.İspanyolcayı konuşan toplam kişi sayısının 470 ile 500 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. ana dili konuşanların sayısına göre dünyada en çok konuşulan ikinci dil.