İngilizce içindeki state ne anlama geliyor?
İngilizce'deki state kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte state'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki state kelimesi eyalet, devlet, durum, hal, hal, eyalet, eyalete ait, ilan etmek, ifade etmek, açıklamak, evre, durum, hal, tedirgin hal, siyasi yönetim, devlet, İçişleri, devlet, resmi, Empire State Binası, devlet başkanı, perişan, polis devleti, durum, hal, ruh hali, modern teknoloji, ileri, devlet okulu, fikrini açıklamak, kararlı durum, kararlı hal, refah devleti anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
state kelimesinin anlamı
eyaletnoun (esp US (territory, province) (özellikle ABD'de) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There are fifty states in the union. ABD'de elli eyalet bulunmaktadır. |
devletnoun (country) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In 1948, a Jewish state was founded. 1948 tarihinde bir Yahudi devleti kurulmuştur. |
durum, halnoun (condition) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I can only imagine the state the house is in after being abandoned for so many years. |
halnoun (science) (fen bilimleri) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The ice converted to a liquid state. Buz sıvı hale geçti. |
eyalet, eyalete aitnoun as adjective (esp US (of political sub-division) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) State law prohibits speeding. Eyalet yasaları, yolda hız yapmayı yasaklamaktadır. |
ilan etmektransitive verb (declare) (aşkını, vb.) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The groom stated his love for the bride. |
ifade etmek, açıklamaktransitive verb (set forth formally) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The president stated the policy in clear terms. |
evrenoun (stage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The butterfly is in its larval state. |
durum, halnoun (emotions) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She was in a state of sadness after her boyfriend left her. |
tedirgin halnoun (extreme nervous mood) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Polly was in such a state after the accident! |
siyasi yönetimnoun (political authority) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The state has outlawed destructive behaviour. |
devletnoun (civil government) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In some countries, there is separation between church and state. |
İçişlerinoun (US, informal (Department of State) (İçişleri Bakanlığı, gayri resmi) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The boys over at State are a smart bunch. |
devletnoun as adjective (of civil government) This is a state matter. |
resminoun as adjective (of formal ceremony) (tören, vb.) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) The judge was sworn in during a state ceremony. |
Empire State Binasınoun (New York City skyscraper) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) For a long time, the Empire State Building was the world's tallest skyscraper. |
devlet başkanınoun (national leader) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In a kingdom, the head of state is a king rather than a president. |
perişanexpression (informal (distraught) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) |
polis devletinoun (country where police maintain oppressive control) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Germany became a police state under Hitler's rule. |
durum, halnoun (situation) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When she saw another store close its doors, she realized it was a sorry state of affairs. |
ruh halinoun (mental condition, mood) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) His current state of mind seems confused. |
modern teknolojinoun (technology: current level) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) In tech, it can be hard to keep up with the state of the art. |
ileriadjective (technology: advanced) (teknoloji) (sıfat: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) niteliklerini, sayılarını, ölçülerini belirtir.) Our new TV uses state-of-the-art technology to provide the best picture and sound. |
devlet okulunoun (UK (government-funded school) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
fikrini açıklamakverbal expression (give your opinion) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The new rules allow you to state your case for the person you're voting for. |
kararlı durum, kararlı halnoun (physics: condition which does not change over time) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
refah devletinoun (nation with social welfare programme) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Britain's welfare state was created in the wake of the Second World War. |
İngilizce öğrenelim
Artık state'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
state ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.