İngilizce içindeki oil ne anlama geliyor?
İngilizce'deki oil kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte oil'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki oil kelimesi petrol, yağ, yağlayıcı madde, sıvı yağ, yağlı boya, yağlı boya, yağlı boya tablo, yağlı boya resim, yağlamak, yağ, petrol, kutsal yağ, saç bakım yağı, saç yağı, vücut bakım yağı, vücut yağı, varil, bergamut yağı, bergamut, kanola yağı, hint yağı, ham petrol, dizel yağı, bezir yağı, keten tohumu yağı, saç yağı, gaz yağı, uçak yakıtı, petrol yatağı, yağlı boya, yağlı boya tablo, yağlı boya resim, yağ tabakası, petrol sızıntısı, petrol kuyusu, zeytinyağı, sondaj donanımı, petrol kuyusu platformu, karite yağı, terebentin, bitkisel sıvı yağ anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
oil kelimesinin anlamı
petrolnoun (petroleum) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Saudi Arabia has a lot of oil. Suudi Arabistan'da çok petrol vardır. |
yağ, yağlayıcı maddenoun (lubricant) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Martin sprayed some oil on the door hinge to stop it from squeaking. We need to change the car's oil. |
sıvı yağnoun (liquid fat for cooking) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He put a small amount of oil in the pan. |
yağlı boyanoun (uncountable (oil paint) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I sometimes paint in watercolor, but I prefer oil. |
yağlı boyaplural noun (oil paints) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The artist was known mostly for painting in oils. |
yağlı boya tablo, yağlı boya resimnoun (oil painting) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Art collectors will pay more for an oil than for works in other media. |
yağlamaktransitive verb (lubricate) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) He oiled the door because it was squeaking. |
yağnoun as adjective (of or for oil) The oil can was empty. |
petrolnoun as adjective (of petroleum) Oil distillates are used as fuels. |
kutsal yağnoun (Holy Oil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The priest anointed the dying man with oil. |
saç bakım yağı, saç yağınoun (hair product) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dana massaged oil into her hair to add moisture and shine. |
vücut bakım yağı, vücut yağınoun (product for body) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Using oil on your skin can be very beneficial in dry winter weather. |
varilnoun (unit of petroleum: 42 gallons) (benzin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The price of oil barrels has reached a record high. |
bergamut yağı, bergamutnoun (uncountable (oil of bergamot fruit) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Bergamot is said to be good for the skin. |
kanola yağınoun (edible oil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Canola oil is often used for frying food. Rapeseed oil is delicious in salad dressings. |
hint yağınoun (oil of castor bean) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Grandmother was convinced that a dose of nasty-tasting castor oil would cure any stomach ailment. |
ham petrolnoun (unrefined petroleum) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When the price of crude oil goes up, so does everything else. |
dizel yağınoun (diesel fuel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The engine runs on diesel oil. |
bezir yağınoun (oil used in paints) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When used to treat wood or in paint, flaxseed oil is more commonly called linseed oil. |
keten tohumu yağınoun (oil used as nutritional supplement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Drizzle a little flaxseed oil on your muesli for good health. |
saç yağınoun (hairstyling product) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jared spiked his hair with hair oil. |
gaz yağınoun (lamp oil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Antique lamps run on kerosene. |
uçak yakıtınoun (aircraft fuel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
petrol yatağınoun (area where oil is mined) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We plan to drill five exploration wells in this oil field. |
yağlı boyanoun (often plural (for art) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Many artists prefer to use oil paint, while others prefer watercolors or acrylics. |
yağlı boya tablonoun (picture painted using oil paints) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The focal point of the room was a huge oil painting hung above the fireplace. |
yağlı boya resimnoun (uncountable (art of painting with oils) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
yağ tabakasınoun (layer of spilt oil) (su yüzünde) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dispersants can be used to remove the oil slick from the top of the water. |
petrol sızıntısınoun (petroleum spillage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The oil spill has contaminated more than 100 km of coastline. |
petrol kuyusunoun (petroleum mine) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Their oil well turned out to be a gusher, producing over 1,200 barrels a day. |
zeytinyağınoun (oil extracted from olives) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Elaine poured some olive oil over the salad. |
sondaj donanımınoun (machine for drilling oil on land) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Onshore rigs are different from offshore rigs. |
petrol kuyusu platformunoun (informal (platform for drilling oil at sea) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Martin works on a rig, so he's away from home for several months at a time. |
karite yağınoun (moisturizer made from shea seed) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
terebentinnoun (paint thinner, solvent) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Add a little turpentine to thin the paint. |
bitkisel sıvı yağnoun (cooking oil extracted from vegetables) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Food fried in vegetable oil is healthier than food fried in peanut oil. |
İngilizce öğrenelim
Artık oil'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
oil ile ilgili kelimeler
Eş anlamlılar
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.