İngilizce içindeki cars ne anlama geliyor?
İngilizce'deki cars kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte cars'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki cars kelimesi otomobil, araba, vagon, tramvay, asansör, akü, batarya, arabayla, araba ile, tramvay, teleferik, araba kazası, garajda satış, araba kazası, araba gezisi, çocuk oto koltuğu, araç yıkama yeri, araç paylaşımı, araç paylaşımı yapan kimseler, araç paylaşımı, araba tutması, küçük araba, küçük otomobil, vagon restoran, yemekli vagon, garaj satışı, motor kapağı, kaput, otopark, devriye arabası, polis arabası, yarış arabası, kiralık araç, spor araba, spor otomobil, lüks araba, lüks otomobil, oyuncak araba, tramvay, çekici araç, çekici anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
cars kelimesinin anlamı
otomobil, arabanoun (automobile) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The car sped down the highway. Araba otoyolda hız yaptı. |
vagonnoun (US (railway coach) (tren) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The brakeman uncoupled the cars. |
tramvaynoun (US (streetcar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I paid my fare as I stepped into the car. |
asansörnoun (elevator) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The car stopped on the second floor. |
akü, bataryanoun (for car's lights, etc.) (otomobil, vb.) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The battery died because Wilma left the headlights on all night. |
arabayla, araba ileadverb (via motor vehicle) (zarf: Fiillerin niteliğini belirtir (örnek: "Bu ev daha güzel görünüyordu").) By car, you could get from Lansing to Detroit in about two hours. |
tramvaynoun (US (streetcar on cable railway) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When we visited San Francisco, we took a ride on the cable car. |
teleferiknoun (UK (ski lift) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The skiiers took the cable car to the top of the slope. |
araba kazasınoun (automobile crash) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The number of car accidents has fallen in Western Europe over the past 3 years. |
garajda satışnoun (UK (sale of used items in public place) (kullanılmış mal satışı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) There is a car boot sale every week in the town's main car park. |
araba kazasınoun (automobile accident) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The driver was killed in the car crash but the passenger survived. |
araba gezisinoun (journey, outing in a car) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When I was a child, my family went for a car ride every Sunday. |
çocuk oto koltuğunoun (child's removable seat in a car) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) A car seat must fit the child correctly. |
araç yıkama yerinoun (facility: vehicle cleaning) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My car is so dirty that I must take it to the car wash. |
araç paylaşımınoun (US (car-sharing arrangement) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Mandy and her friends arranged a carpool for their weekly art class. |
araç paylaşımı yapan kimselernoun (US (group of car sharers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We added another driver to the carpool. |
araç paylaşımınoun as adjective (US (relating to a carpool) This highway should have a carpool lane. |
araba tutmasıadjective (nauseous from car travel) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Reading in the car can make some people carsick. |
küçük araba, küçük otomobilnoun (small economical car) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The company launched a new model of the compact car about a month ago. |
vagon restoran, yemekli vagonnoun (train carriage) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) It's a good idea to reserve ahead if you want a table in the dining car. |
garaj satışınoun (US (sale of used items) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They sold a lot of their old things in a garage sale. |
motor kapağı, kaputnoun (US (part covering car's engine) (otomobil) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Jaime looked under the hood to see if she could see what the problem with her car was. |
otoparknoun (vehicle parking area) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Those high-school kids like to hang out in the parking lot and drink beer. |
devriye arabasınoun (on-duty police automobile) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Slow down to the speed limit -- there's a patrol car around the bend. I pulled over when I saw the patrol car's lights in my rear-view mirror. |
polis arabasınoun (vehicle used by police) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We arrived to see a police car outside our home. Within minutes of the alarm going off, 12 police cars were surrounding the building. |
yarış arabasınoun (high-powered motor vehicle for racing) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The race car sped round the track at 150 miles per hour. |
kiralık araçnoun (hired motor vehicle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Please allow plenty of time for you to return your rental car. |
spor araba, spor otomobilnoun (small, low, fast car) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We knew Tom was going through a mid-life crisis when he bought a sports car. |
lüks araba, lüks otomobilnoun (luxury vehicle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The executive was picked up in a Lincoln town car. |
oyuncak arabanoun (child's plaything: miniature vehicle) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
tramvaynoun (US (tram, streetcar) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Dean catches the trolley to work; it stops right outside his office. |
çekici araç, çekicinoun (vehicle used to pull another) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The wrecker came pretty quickly and pulled our car out of the ditch. |
İngilizce öğrenelim
Artık cars'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
cars ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.