İngilizce içindeki blocker ne anlama geliyor?
İngilizce'deki blocker kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte blocker'ün İngilizce'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
İngilizce içindeki blocker kelimesi tuğla, parça, kavşak, sokak, cadde bölümü, cadde, ada, blok, önünü kesmek, geçmesine engel olmak, önlemek, engellemek, oyuncak blok, palanga, engel, blok, büyük bina, blok hisse senedi, hafıza kaybı, parça, bölüm, kafa, blok yapmak, bloke etmek, engellemek, şekil vermek, erişimi engellemek, taslak yapmak, özetlemek, apartman, engel teşkil etmek, engel oluşturmak, büyük harfler, apartman bloğu, engellemek, bloke etmek, zihninden uzaklaştırmak, oyuncak blok, yapı taşı, yapı taşı, kesişen sokaklarla ayrılan blok, buz paketi, düşünce durgusu, iş hanı, engel, mani, güneş kremi, güneş losyonu anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
blocker kelimesinin anlamı
tuğlanoun (building brick) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) They used cement blocks for the foundations of the house. |
parçanoun (chunk of material) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He used the block of wood to hold the door open. |
kavşak, sokaknoun (US (distance: street section) (uzaklık) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The post office is three blocks in that direction. Postane üç kavşak ileridedir. |
cadde bölümü, caddenoun (US (street section) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The grocer's shop is on the same block as the pharmacy. |
ada, bloknoun (US (square enclosed by streets) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The new building will cover the entire city block. |
önünü kesmek, geçmesine engel olmaktransitive verb (obstruct) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) He tried to reach his home but police officers blocked his path. ⓘBu cümle, İngilizce cümlenin çevirisi değildir. Polis arabası hırsızların önünü kesti. |
önlemektransitive verb (figurative (prevent) (mecazlı) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The President called on Republicans to stop blocking progress on bills to boost the economy. |
engellemektransitive verb (internet: prevent from accessing) (erişim, vb.) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) This security software blocks any website with adult content. |
oyuncak bloknoun (often plural (child's toy cube) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The child really liked the blocks with the coloured letters on them. |
palanganoun (pulley) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The sailors used block and tackle to raise the sails. |
engelnoun (figurative (obstacle) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Severe criticism by a teacher can be a block to learning. |
bloknoun (sports: impeding opponent) (spor) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The block was effective because it freed his teammate to score. |
büyük binanoun (large building) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The new office block is taller than other buildings in the neighbourhood. |
blok hisse senedinoun (quantity of stocks) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) He sold a block of stock to raise cash. |
hafıza kaybınoun (memory lapse) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) I have a block and can't remember her name. |
parça, bölümnoun (section of text) (metin) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) You can highlight a block of text and move it somewhere else on the page. |
kafanoun (slang (head) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The drunk threatened to knock the other guy's block off. |
blok yapmakintransitive verb (sports: hinder) (spor) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) In basketball defence, it is the tall player's job to block. |
bloke etmek, engellemektransitive verb (sports: hinder) (spor) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) The basketball player blocked the shot. Basketbolcu, atışı bloke etti. |
şekil vermektransitive verb (knitting: shape) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) When you've knitted a garment, washing and blocking it will make it look its best. |
erişimi engellemekphrasal verb, transitive, separable (make inaccessible, blockade) (geçişli fiil: Fiillin belirttiği hareket ya da olay nesne üzerinde gerçekleşiyorsa yani bir nesneyi etkiliyorsa bu geçişli fiildir (örnek: "çocuk yemeğini yedi").) They blocked off the main road so that the President's motorcade could drive through securely. |
taslak yapmakphrasal verb, transitive, separable (artist: draw rough shapes) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The artist begins the drawing by blocking out a rough sketch. |
özetlemekphrasal verb, transitive, separable (figurative (outline or plan roughly) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The writer starts by blocking out her story. |
apartmannoun (building: flats, apartments) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Twelve families live in my apartment block. |
engel teşkil etmek, engel oluşturmakverbal expression (figurative (hinder progress) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) The issue proved to be a stumbling block during the peace talks. |
büyük harflerplural noun (letters: upper-case) (çoğul isim: Birden fazla varlığı ya da kavramı ifade eder.) Sign your name here and print it in block capitals here. |
apartman bloğunoun (UK (apartment building) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) She lived on the third floor of a block of flats. |
engellemek, bloke etmek(light: keep out) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) They hung thick dark curtains to block the sunlight out. |
zihninden uzaklaştırmak(figurative (refuse to listen, think) (fiil: Varlıkların ve kavramların (isimlerin) yapmış oldukları hareketleri, içinde bulundukları durumları, etkilendikleri işleri ifade eder.) Some people abuse drugs or alcohol to block out bad memories. |
oyuncak bloknoun (child's toy cube) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) The little girl made a tower with her wooden building blocks. |
yapı taşınoun (construction: brick) (inşaat) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) We raised the rain barrel by putting it on four concrete building blocks. |
yapı taşınoun (figurative (fundamental element) (mecazlı) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Amino acids are the building blocks of proteins. |
kesişen sokaklarla ayrılan bloknoun (area surrounded by streets) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) That limousine looks like it's almost a city-block long. |
buz paketinoun (freezable pack used in coolers) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
düşünce durgusunoun (inability to recall) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) When he stepped onto the stage he had a sudden mental block and couldn't remember any of his lines. |
iş hanınoun (multi-storey office building) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) My company is on the 4th floor of an office block. |
engel, maninoun (figurative (obstacle to progress) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) |
güneş kremi, güneş losyonunoun (cream to prevent sunburn) (isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder.) Make sure to wear sunblock when you go to the beach. |
İngilizce öğrenelim
Artık blocker'ün İngilizce içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını İngilizce içinde arayabilirsiniz.
blocker ile ilgili kelimeler
İngilizce sözcükleri güncellendi
İngilizce hakkında bilginiz var mı
İngilizce, İngiltere'ye göç eden ve 1400 yılı aşkın bir süre içinde gelişen Germen kabilelerinden gelmektedir. İngilizce, Çince ve İspanyolca'dan sonra dünyada en çok konuşulan üçüncü dildir. En çok öğrenilen ikinci dildir. ve yaklaşık 60 egemen ülkenin resmi dilidir.Bu dil, ikinci ve yabancı dil olarak anadili konuşanlardan daha fazla sayıda konuşmacıya sahiptir.İngilizce aynı zamanda Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer birçok uluslararası kuruluşun ortak resmi dilidir. ve bölgesel organizasyonlar. Günümüzde dünyanın her yerindeki İngilizce konuşanlar nispeten kolaylıkla iletişim kurabiliyor.